Yüreğimi sızlattın Van

Çocuklar yatmadan televizyonu açamıyorum. Bütün gün aklımdan çıkarmasam da kendimi tutuyorum. Çünkü televizyondaki görüntülere tanık olsa çocuklar; bu kez onların aklından yıllarca silinmeyeceğini biliyorum. Aynen 1999 Gölcük depreminden hafızamda kalanlar gibi… bazı görüntüler, bazı sesler…

VAN. Gölü sayesinde coğrafya dersinden herkesin nerede olduğunu bildiği bir şehir. Ama kaç kişiye nasip olmuştur gidip görmek. Biz gitmiştik Van’a. Hem de tarihi bir günde. 11. Eylül. 2001’de. İkiz Kulelerin başına gelenlere dünya alem tanık olurken, biz İzmir’den 22 saatlik otobüs yolculuğuyla Van’a varmaya çalışıyorduk. Otobüs de yolda bozulunca fazlasıyla gecikmiş, hava kararınca bulduğumuz ilk otele atmıştık kendimizi. Millet salonda toplanmış, televizyonun başına üşüşmüş. N’oluyo yahu? demeye kalmadan ekranda tekrar tekrar gösterilen aynı çöküş sahnesi.

Yorgo’yla o zaman çocuklarımız yoktu, arabamız da yoktu, dijital fotoğraf makinamız da yoktu, uçakla gidecek paramız da yoktu. 2 sırt çantamız vardı, bol da yeni yerler keşfetme merakı. Yorgo birgün bir acentada turistik bir afiş görmüştü, hayran kalmıştı. Van gölünün içindeki minicik Akdamar adasından çekilmişti. Ada, deniz (Vanlılar göle “deniz”derler), arkada karlı dağlar… enfes bir manzara. Yorgo’nun Akdamar’ı, benim de peri masallarını andıran İshak Paşa Sarayı görme isteğimiz, bizi Türkiye’nin adeta öbür ucuna sürüklemişti. İlk defa bu kadar doğuya gitmiştik birlikte. 11. Eylül’ün ertesi günü belki de bütün dünya için yepyeni bir dönem başlarken, biz pırıl pırıl bir güne uyanmış, otelde şahane bir kahvaltı yemiştik; kaymaklı, ballı. Meğer meşhurmuş Van’ın kahvaltısı. Kahvaltı salonları vardı her yerde.

Herkes çok sıcak kanlı, çok yardımseverdi. Sokak kedilerinde bile bir gözü mavi bir gözü yeşil olanlar vardı. Van kedisi. Van Gölü. Akdamar adası. Göl kıyısında inci kefal sefası. Gün batımı.

Ertesi gün Van kalesine gitmiştik. Tarihi çok eskilere dayanan. Bir küçük oğlan çocuğu takılmıştı peşimize; “sizi gezdireyim” demişti. Acıdık, kovalamaya kıyamadık. Bildiklerini anlatmıştı güzel güzel. Biliyor musun, ben de senin gibi rehberim, deyince Yorgo, gururlanmıştı kendisiyle yavrucağız. Ali’ydi adı. Fotoğraflarını çekmiştim Yorgo’yla. O zaman dijital makinamız bile yoktu. Kimbilir nerededir o fotoğraf. Daha da önemlisi kimbilir nerededir Ali şimdi??………. O’na birşey olmuş mudur acaba?  İyi midir, enkaz altında mı kalmıştır yoksa? Kurtarılmış mıdır? yoksa?….

İnsan hayatında ancak 1 saat gördüğü bir insan için aradan bunca yıl geçse de endişelenir mi? İnsan böyle bir durumda zaten yüzünü hiç görmedikleri için bile endişelenmez mi? Yüreği sızlamaz mı?

Biz, dünyanın öbür ucunda olan bir felaketi, oralardan çok uzaklarda Van’dayken öğrenmiştik. Şimdi ben uzaklardayken Van’daki bir felaketi öğrendim; yüreğim sızladı. Gezdiğim dolaştığım, dokunduğum yerlerden nereler gitti, nereleri kaldı, diye düşündüm. Deprem ne yazık ki yalnızca evleri yıkıp dağıtmıyor. Aynı anda yuvalar yıkılıyor; aileler dağılıyor. Gördüğüm tanıştığım insanlardan hangileri hala bir umut ışığı beklemekte o enkazın altında. Bana el örgüsü rengarenk yün çorapları satan o minik kızlara ne oldu şimdi? o çorapları örenler peki, hayatta mı acaba? Peki ya Ali? O’na birşey olmuş mudur? Ali’ye, Ayşe’ye, Ahmet’e, Mehmet’e, Zeynep’e? Daha adını bilmediğim onca çocuğa??

Ben o yün çorapları doğru düzgün giyemedim bile. O kadar soğuk olmadı buraları. Ama oraları öyle değil. Önümüz kış… yüzlerce minik ayak buz gibi… İçlerinden bazıları onları sıcacık kucaklayacaklara hasret. Belki kucağını belki de evini açacak gönüllere. Onlar daha çocuk. Orası Türkiye.

Bu yazıyı “Yiyorum Büyüyorum” için yazdım.



1 thought on “Yüreğimi sızlattın Van”

  • Sevgili Papatya,

    Taa uzaklarda olmana rağmen o kadar buradaydın ki..Yazını çok duygulanarak okudum.Takip ettiğim, senin de birçoğunu bildiğin blog sahiplari arkadaşların da bu kadar zamandır, konu hakkında yazmayışlarını/ yazamayışlarını, derin üzüntülerine ya da vakitsizliklerine yorarak sözümü noktalamak istiyorum.

    Herşey gönlünce olsun..

    Yasemin POZAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir