Pazar keyfimiz


Havalar ısınalı çok oldu Girit’te. Ama temmuz ayı sıcakla birlikte öyle bir rüzgar da getirdi ki, geçen pazar gününe kadar ne balkona çıkıp oturabildik ne de denize gidebildik. bu daha ne kadar böyle sürecek diye söylenmeye başlamıştık ki pazar günü rüzgar kesildi. Gerçi esseydi mi daha iyiydi hiç esmese mi, o da tartışılır ama en azından balkonumuza çıkıp keyifli bir pazar öğle yemeği yiyebildik.

Menümüz zengindi bu kez. Evde hazır mezeler ve salatalar olunca, sofra bir çırpıda nasıl da donanıyor değil mi? O gün tazecik otlarla minik minik kabakları haşlamıştım sabahtan. Son anda da soyalı köfteler kızardı. Fırında pişmiş dolmalarımız önceki gündendi. Bir de közlenmiş biberlerle süslenmiş geleneksel bir balık mezesi olan Skordalya ise dünkü balığımıza eşlik etmişti, bugün sofraya getirmeden bir değişiklik yapalım diyerek ev yapımı kaparilerimizden ilk defa açıp bir kaç kaşık üstüne ekledik. Mmmm…. doğrusunu söylemek gerekirse, kapariler çok başarılı olmuştu! Maya da bu sene ilk kez tattı kapariyi ve öyle görünüyor ki çok da sevdi. Ben konuşurken benim tabağımdakileri aşırıyordu 🙂

Skordalya, aslında sarmısak ve sirke katılmış bir patates püresinden ibaret. Patatesleri aynı püre yapar gibi ezdikten sonra – gerçekten ölçülü yapmıyorum- damak zevkinize göre sarmısak ve kokusunu hissedecek ama ağzınızı da yakmayacak kadar da sirke ekleyecek bu malzemeleri iyice karıştırıyorsunuz. Tuzunu kontrol edip azıcık da zeytinyağı ilavesiyle Skordalyanız hazır. Balığın yanında nefis bir meze, çok yakışıyor. Çok da pratik ve her zaman el altında olan malzemelerle değişik bir meze yapabilmek için ideal bence. (Varsa, kapariyle süslemek de harika bir uyum yarattı doğrusu)

Soframızda “Giritli olmayan” tek tabağımız, Soyalı köftelerimiz de geçen günkü tofumuzun artanından. Bizim evin Tofu ustası Yorgo’dur. Vakit bulduğunda soyalarını sabahtan suya koyar, sonra mutfağa bir kapanır, hiç kimse ona karışsın istemez. Tangır tungur sesler, uğraşlar sonunda, koca bir kalıp tofu çıkar ortaya. Et yemediği için kendine bulduğu mükemmel alternatifi, tofuyu o yapar, ben de kalan posasından köfteleri. Geçenlerde Bahar da Sankidergi’de çıkan yazısını yayınlamış; hem Tofu’nun tarifini, hem de tofu yapımından sonra artan posasını değerlendirmek için soya köftesi tarifini vermişti. İşte o tarifle yaptım ben de.

Ve tabi ki bir Girit sofrasının olmazsa olmazı otlar! Yaz aylarında ot çeşitleri azalıyor. Ancak Vlita (Tilki kuyruğu) ile ot hasretimizi gideriyoruz, kış aylarında çeşit çeşit otlara kovuşuncaya kadar. Vlitadan daha önce, pazar ile ilgili yazımda da söz etmiştim. Artık yetiştirme Vlitaların da pazarda satıldığından. Bizimkiler, bir arkadaşımızın yıllar önce ektiği vlitaların yere düşen tohumlarından her sene aynı yerden tekrar tekrar biten yenileri. Tazecik gelmişti. Hemen haşlanıp, yemyeşil süslediler soframızı. Tek gereken bol limon ve zeytinyağı.
Bir de minik minik kabakçıklar almıştık pazardan. Onları da aynı suda haşladık. Yine bol limon ve zeytinyağı yeterli. Onlar da öbür köşenin yeşil güzelleri 🙂

Denizden gelen hafif bir esintinin eşliğinde güzel bir öğle yemeği yedik. Mayacık hangisinden yiyeceğini bilemedi 🙂

Dün çok güzel başka birşey daha yaptık ama onu da bir sonraki yazıma saklıyorum….



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir