Hiç sebepsiz koşuyorsan, kendinedir acelen

Hiç acelen yokken bile, sabah sabah hamaratlığın tuttuysa;

kendinedir acelen.

O hep ertelediğin kısmına hayatının.

Bırak işte şu “yapamadıklarını”,

yapamayacaksın her şeyi nasılsa…

Kendinsin her şeyden de önemli.

Bazen bir fincan kahve bile yeter

Aceleye getirmediğin, keyifle pişirdiğin.

Belki kedin gelir kucağına, bir kuş uçar, bir kelebek geçer,

çok sevdiğin bir dostun gelir aklına, yüreğin ısınır 

Aceleye gelen kahvelerinin mahrum kaldığı kakuleyi koyduysan gene,

o hoş kokusu bile yeter zaten… Mmm…

 

Hiç acelen yokken, okula giden çocukların ardından, hamaratlığın tutar ya bazen…

Yemeği ateşe, çamaşırı makinaya koyup saate baktığında,

sen bile inanamazsın; ne erken!

Kendinedir acelen.

O hep ertelediğin kısmına hayatının.

Şöyle sırtını arkaya yaslayıp,

yalnızca kendini dinle(ye)meyeli ne kadar oldu, kim bilir?

Hayatını ölçüp biçtiğin,

neyi sevip neyi istemediğini itiraf ettiğin.

 

Kahveni al da gel otur şöyle…

Seni yalnız sen tanıyabilir, anlayabilirsin.

İçerde yemek fokurdar,

Çamaşırlar döner durur,

Kedinin karnı tok, köşede uyur… 

Bırak işte “yapamadıklarını”,

yapamayacaksın her şeyi nasılsa…

Kendinsin her şeyden önemli. 

Bazen bir fincan kahve yeter

Bazen de yalnızca içindeki kakulenin kokusu bile.

Günün aydın olsun…



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir