GİRİT’TEN MERHABA!
Güneşli bir Mayıs gününde mevsimlerinin en güzelini yaşayan Girit’ten merhaba!
Yemekle ilgili her zaman yeni bir şeyler öğrenmeye hevesli olduğum için bir süredir yemek bloglarını takip etmekteyim. Bir gün kendi deneyimlerimi paylaşabileceğim bir sayfamın olması yüreğimin bir köşesinde hep vardı. Bir kaç arkadaşımın en çok da kardeşim Bahar‘ın teşvikiyle bu işe girişirken bir yandan da düşünüyordum. Şimdiye dek yazılmış/ denenmiş bunca tarife bir tane de ben eklesem hayatınıza ne katmış olacaktım ki??…
Halbuki 7 yıldır Girit’te yaşıyor olmamın bana kazandırdığı deneyimleri sizlerle paylaşmanın bana da yeni bir şeyler öğretmenin zevkini tattıracağını, size de bambaşka zenginlikler katacağını düşünüyorum. Bu paylaşımlar bazen size çok tanıdık gelecek bazen de – umarım ki – yepyeni bir şeyler öğretecek. Bildik ya da bilmedik olsun paylaşılmadıkça varlığından bile haberdar olmadığımız nice güzellikler olduğuna inanıyorum. Bu dünyada 6,5 milyar insan aynı semanın altında yaşıyor,aynı yıldızların altında uyuyoruz, ama birbirimizi yeterince tanıyor muyuz? Bence, daha çok tanımaya ve daha çok öğrenmeye ihtiyacımız var. Tanıdıkça yakınlaşacağımız, birbirimizi daha çok seveceğimiz kesin. Tanımadığımız, hatta bu konuda bir girişimde bile bulunmadığımız sürece de, birbirimize hep uzak ve ne yazık ki hep ‘yabancı’ kalacağız.
İçinde neler olduğunu çıkartamadığımız alışılmadık bir yemek önümüze getirildiğinde biraz çekimser kalmaz mıyız? Halbuki ne olduğunu bilsek daha bir hevesle kavramaz mıyız çatalımızı?
Günümüzde globalleşme adı altında tek tip bir yaşama doğru yuvarlanıp giderken en yakınımızdakini bile çok iyi tanımadığımıza tanık oluyorum yüreğim sızlayarak. Bu bazen eşimiz, bazen iş arkadaşımız, bazen yan komşumuz, bazen de komşu ülkede yaşayan biri olabilir.
Yunanistan’ın her hangi bir yerine daha önce gitmiş veya gitmeye niyetli olabilirsiniz. Belki de bir Yunan adasında tatilinizi geçirirken bir tavernada yediğiniz bir mezenin tadı damağınızda kalıp bunu nasıl yaptıklarını merak etmiş de olabilirsiniz. Belki de bu merakınızı gidermekte bir faydam dokunur, kim bilir. Edindiğim deneyimler, tanıştığım insanlar, karşı kıyıdaki komşunun tenceresinde pişen bildik yemekler;bildiğimiz yemeklerin buralarda nasıl pişirildiği, nasıl adlandırıldığı… Musaka, peynirli, imam, yoğurtlu, saraylı, ekmek gibi çok tanıdık Türkçe isimlerle anılıp da karşınıza bir sürpriz gibi çıkanlar ve daha neler neler… Tabi ki otlar, otlar… Yenebilen otların hepsini bir Giritli kadar tanıdığımı söylemem mümkün değil. Çünkü bir Giritliyle bu konuda yarışmak, bayağı bir cesaret ve tecrübe gerektirir. (Bu konudaki en büyük avantajım elimdeki kaynaklardan size aktarabilmem…)
Geçenlerde düşündüm de, biz babaannemin ‘Madam Sara podyasına kuluryaları doldurmuş getirdi…’ şeklinde hikâyeleriyle büyüdük. Bugün kaç çocuğun hayatında böyle bir cümle duyma fırsatı olur, bilmiyorum. Ama Amerikan fast food’unun lider markalarından, en popüler film yıldızlarının hayatlarından, birbiri ardına çekilen içerikleri ve öğreticilikleri şüpheli dizilerden ilkokul öncesi çocuklar bile haberdar. Bizi gitgide yabancılaşmaya ve aynı şeyleri yiyen, aynı şeylere gülen tek tip insanlar olmaya sürükleyen bir sürece girmiş, kendimizi bile tanımaya vakit bulamaz hale gelmişiz, değil ki ‘ötekini’!
Gerçekten de eskiden komşunun tenceresinde pişenden bize de bir nasip düşerdi. Şimdi kim tenceresinde pişen yemeği paylaşıyor ya da paylaşabiliyor ki… İşten geç saatlerde yorgun argın dönmüş bir iş kadınının isteyerek veya istemeyecek işin kolayına kaçmasında belki de yalnızca onu suçlamamak gerekir. Eskiden evde pişenden yan komşuya tattırmak, sonra da tabağınıza koyulmuş yepyeni bir lezzetle bir gün komşunuzu kapıda buluvermek o kadar da ender bir şey değildi. Bunu hala gerçekleştirebilenleri yürekten kucaklıyor ve ben de tabağınız elimde kapınızı çalıyorum! Tabağımda bir sürprizle!
Bakalım bu size ne kadar tanıdık gelecek…
Komşuda pişenden size ne düşecek!
Blogunuz çok güzel.. Sizi kendi sayfama da beklerim https://lensoptikal.com/ 🙂 İyi günler dilerimm..
Güzel blog olmuş.
başarılarınızın devamını dilerim teşekkürler
hayırlı olsun başarılarınızın devamını dilerim
İstanbul’dan da Girit’e selamlar. Bizim yerimize de gezin..
Canim ev yapimi sirke icin gerekli olan malzemeler: 1 lt iyi su, 20 adet nohut, 1 corba kasigi bal. Bunlari iyice karistirdiktan sonra icine uzumleri copuyle atabilirsin. Ya da dogranmis 3 elma ile de ayni yontemi yapabilirsin. 10 gun isiksiz bir yerde ustune temiz bir bez orterek beklet. Sonra bezi alip kapagini kapat. Gunde bir kez calkalayarak bir 15 gun daha beklet. Bu kadar. Ustunde deniz anasi gibi bir tortu olusacak. Bu iyi bir sey. Mayasi o.. onu atma sakin. Yaniden turetirken de kullaniliyor
nice uzun bloglara tasarımınıza bayıldım
Daha uzun yıllar blog yazmanız dileğiyle..