Gez gez bitmeyen Ödemiş – Birgi’den ayrılmadan
Çakırağa Konağı’nı gezerken sanki zaman durmuştu. Hem de, bir zamanlar o konakta yaşanılıyorkenki zaman diliminde kalmıştı sanki. Konaktan çıkıp da oranın büyüsü hala üzerimizde tüterken ve Birgi’nin sokaklarında gezerken ne kadar çok fotoğraf çektiğime inanamazsınız. Burada yayınladıklarım ancak bir kaç tadımlık, sizi Birgi’ye gitmeye özendirecek kadar 🙂
Çakırağa Konağı’nın hemen yan sokağındaki KONAK Kahve ve Andaç evi, kahvenizi içebileceğiniz hoş bir mekan olmaktan öte adeta bir müze ev. İçinde, eski dönemlere ait, artık görmediğimizden neredeyse unutulmaya yüz tutmuş öyle güzel eşyalar var ki, anlatamam…
Güğümler, zarflı fincanlar,
kömür ütüleri.
değirmen taşları,
ve Andaç Evi’nin keyifli bahçesinde limonatalarımızı içip bir soluk aldıktan sonra, gezintimize devam ettik.
Su kabaklarını bu şekilde değerlendirmek harika bir fikir değil mi?
Şehirlerde, ne yazık ki, gitgide yeşile daha da hasret bırakılıyorken, kim istemez yeşillikler içinde böylesine güzel bir evde yaşamak?
Birgi’nin içindeki hamam bir kaç yıl öncesine kadar harap durumdaymış. Ama şimdi restore edilmiş ve tekrar Birgi’ye kazandırılmış bir değer olarak parlıyor.
Ve sonunda, acıktığımızı fark ettik. Küçük yerlere gittiğimde, en bayıldığım şey: esnaf lokantaları. Biz gidinceye kadar bazı yemekleri bitmiş de olsa, herkes gönlüne göre bir şeyler buldu 🙂 Ben kuru fasulye-pilav ikilisiyle hayatımdan son derece memnundum 🙂
Yemeğimizi de yedikten sonra, Birgi’ye tekrar görüşünceye kadar veda ettik -tekrar geleceğim kesin!- ve Ödemiş’e geri döndük. Çünkü orada Ödemiş Yıldız Kent Arşivi Müzesi (ÖYKAM) ve pazaryeri gezilmeyi bekliyordu.