Fırında Kuru Fasulye (Gigandes)
Not: Resimdeki kaşık normal boyda bir tatlı kaşığıdır. Fasulyelerin boyutu hakkında fikir vermek için 🙂
Mayacık yatağa, fasulyeler fırına, bulaşıklar makinaya, çamaşırlar makinaya, evin hanımı da bilgisayar başına 🙂 Bugünkü rahatlığımızı ne eğitimli ne daha bilinçli ve ileriyi görebilir olmamıza bağlıyorum. Şu makinalar olmasaydı ve biz eski koşullarda yaşamak zorunda kalsaydık, seçme şansımız olmadan, bugün “hobi” dediğimiz şeylere istesek de vakit ayıramayacaktık. Bizim şansımız teknolojinin artık en düşük gelirli evlere kadar girmiş olduğu bir çağda yaşamamız. Peki bu anlayışla bizden sonraki nesiller daha mı şanslı olacaklar… O da tartışılır… Özellikle ne ile beslendiklerini bilemez bir hale gelirlerse, bunu büyük bir “şans” olarak görmüyorum. N’apalım, herkes zorlukları ve güzellikleriyle kendi çağını yaşıyor, onu biliyor, tek bildiği o olduğu için de onunla mutlu oluyor…
Gelelim bugünkü yemeğimize… Benim ilk izlenimlerimden biriydi, Yunanistan’da fırının Türkiye’dekinden daha çok kullanılıyor olması. Tabi ki bu, pasta, börek ve kurabiye tarzı yiyecekleri daha çok yapıyorlar anlamına gelmiyor. Aradaki en büyük fark; pasta, börek dışında fırının yalnızca tavuk, et, balık tarzı yiyecekler için değil de, belki de fırınlamayı hiç düşünmediğimiz yemeklerde bile sıkça kullanılması. Kuru fasulyenin, bamyanın, dolmanın hatta sarmanın fırında pişirilmesi en alışılmış ve en sevilen yöntem. Belki böylesi kolaylarına geliyor, özellikle yaz gününde tencerenin başında soğan kavurmak gibi bir derdi olmuyor, belki de damak zevki o yönde geliştiğinden herşeyin “fırınlanmışı”, o kendine has is kokusunu almışı daha çok tercih ediliyor. Sebep ne olursa olsun, fırın tepsisine çiğ olarak koyulmuş sebzelerin lokum gibi olmuş ve incecik kabukları kızarmış halde mis kokularla fırından yeni çıkmış görüntüsünün tenceredekinden daha davetkar olduğu kesin.
Kuru fasulyenin fırınlanmışını da ilk kez Girit’te yemiştim. Yorgo’ların evinde tabi 🙂 Bu tarifte en büyük boydaki fasulyeler kullanılıyor hep. Burada, “dev boy” anlamında Gigandes deniyor bu fasulyelere. En güzel, en lezzetlileri kuzey Yunanistan’da Prespes göllerinin kıyısında yetiştiriliyor. Biz de yolumuz oraya düştüğünde Prespes fasulyelerinden almış, eve gelip pişirdikten sonra da neden daha çok almadığımıza bin pişman olmuştuk. Bu fasulyeler büyük boy olduklarından da fırınlanmaya müsaitler. Fırında pişince içleri yumuşacık, kabukları da çıtır çıtır oluyor. Daha küçük boyda fasulyeyi fırında pişirmeyi denemedim, o yüzden aynı oranda başarılı olur mu bir şey diyemiyeceğim. Ama bu boyda fasulyeleri İzmir’de de (Değirmen’de) bulmuştuk kışın geldiğimizde. Aynı lezzetteydiler fırında pişince…
Fırında Kuru Fasulye için;
- 500 gr. bulabildiğiniz en iri boy kuru fasulye (akşamdan suya koymuş olmalısınız)
- 2 orta boy kuru soğan
- 2-3 yeşil ya da kırmızı biber
- 4-5 diş sarmısak
- 4-5 olgun domates
- 1 yemek kaşığı biber salçası
- Birkaç sap kereviz yaprağı*
- Zeytinyağı, tuz, karabiber
* Yunanistan’da yalnız uzun sapları ve bol yeşilliği olan sap kereviz bulunuyor. Öylesi varsa birkaç sapın en filiz kısımlarıyla yeşil yapraklarını kullanın, yoksa bildiğimiz kerevizlerin en yeşil yapraklarından kullanın.
Önceki geceden suda beklettğiniz kuru fasulyeleri dağılmayacak kadar haşlıyoruz (Ben düdüklü tencere kullanıyorum, 20 dakika yeterli oluyor). Başka bir tencerede ince ince doğranmış soğanlarla biberleri ve diş diş sarmısakları zeytinyağında kavuruyoruz. Daha sonra 1 kaşık biber salçasını ekleyip biraz kavurduktan sonra rendelediğimiz olgun domatesleri ekliyoruz. Çok değil, hani eskiler bir taşım kaynat derler ya, o kadar kaynatıyoruz. Tuzunu, karabiberini ekleyip, en son ince doğranmış kereviz yapraklarını ekleyip, ateşten alıyoruz. Bu arada fasulyelerimizin haşlama suyundan az bir miktar saklıyoruz, yemeğimizin sosuna eklemek üzere.
Fasulyeler haşlandıktan sonra, süzüp pişirmek için kullanacağımız fırın kabına yayıyoruz. Ben dikdörtgen cam fırın kabı kullandım. İsterseniz topraktan çömlekler de kullanılabilir. Fasulyelerin üstüne hazırladığımız sosu döküyoruz. Ayırdığımız haşlama suyundan biraz ekleyip, önceden 180-200 derecede ısıttığımız fırında pişiriyoruz.
Fırınlanmadan önceki halleri:
Fırından çıkınca da afiyetle yiyoruz 🙂
Biraz da müzik:
Bugün yemeği yaparken, fotoğrafları çekerken sonra da yazımı yazarken bana eşlik eden bu güzel Cd’den söz etmeden olmayacak. Türk, Yunan, İsrailli ve İngiliz bestecilerin özgün şarkılarını Maria Faranduri’nin kadife sesinden dinlemek gerçekten insana huzur veriyor. Daha önce Zülfü Livaneli ile pekçok konser vermiş olan Maria Faranduri, Türkiye’de de en çok tanınan Yunanlı sanatçılardan biri. Maria Faranduri’nin seslendirdiği eserler, Makis Ablianitis (Bahar albümü Türkiye’de de satışa sunulmuştu), Fuat Saka, Ahuva Ozeri (çok farklı ve etkileyici sesiyle, İsrailden en beğendiğim kadın sanatçıdir), Ross Daly (İrlandalı olup uzun yıllar Giritte yaşamış olan evrensel bir müzik araştırmacısı) gibi çok değerli sanatçılara ait besteler. Aslında Atina’da kayıt yapılmış olmasına rağmen, biz kışın İzmir’de D&R müzik markette görünce, Yunanistan’a dönmeyi beklemeden almıştık. Tavsiye ederim…
muhteşem gözüküyo. en kısa zamanda bu tarifi deneyeceğim.
Teşekkürler,muhakkak deneyeceğim…
Elinize sağlık 🙂