Bir dilim MUSAKKA alır mısınız?…

Yanında da ekmeğe sürmelik cacık…


Hani iyi başlamıştık, n’oldu bu kıza şimdi, diye geçirebilirsiniz aklınızdan. Musakka’nın dilimi, cacığın da ekmeğe sürüleni olur mu demeyin.
Olur işte! 🙂
Başlarken size demiştim; Yunanistan’da bazı yemekler o kadar tanıdık ama bambaşka isimlerle anıldıklarından, siz onlarla karşılaşıp da ‘Aaa… bu aynı bizim ….mız’ deyinceye kadar hiç bilmedik birşey olduklarını sanırsınız. (Mesela Yuvarlakya dediklerinin basbayağı sulu köfte olması gibi. Onu başka birgün anlatırım)
Bir de bunun tam tersi söz konusu. İsmi çok tanıdık olup da görüntüsü hiç de alışıldık gibi olmayanlar. O da bugünkü konumuz; Yunan usulü Moussaka ve meşhur Yunan mezesi Caciki gibi… Musakkayı duymayan, bilmeyen var mıdır?… cacığı da biliriz. Tamam bunlar tanıdık diyoruz ama karşımıza ne gelecek bilmiyoruz.

Hadi artık, alın elimdeki şu tabakları da mutfağa gidelim anlatayım size bunları nasıl yaptığımı:

Yunanistan’da Moussaka diye anılan bu yemeğin biraz farklı versiyonları Bulgaristan, Sırbistan ve Makedonya başta olmak üzere bütün balkanlarda pişirilmekte. Bizdeki musakka ise bir tek çeşit yemeğe verilen bir isim olmayıp, ismi daha çok pirişildiği sebzenin adıyla birlikte anılan bir yemek, başta da patlıcan olmak üzere. Biz, patlıcan musakkası, kabak musakkası deriz mesela.
(Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne bakıyorum. Arapça Musaqqa’dan geliyor. Ufak parçalara doğranmış sebzelerin, et veya kıymayla ve soğanla pişirilmesiyle yapılan yemek, diye yazıyor. Aynı örnekleri vermiş.)
Şimdi de bakalım komşumuz onu nasıl pişirmiş…

Yunan Usulü MOUSSAKA (Musaka okunur) ise, yalnızca patlıcan + patatesle olabildiği gibi, patlıcan + kabak + patatesle de yapılır. Eşim gibi et yemeyenler soya kıyması, süt yerine de isteyen soya sütü kullanabilir. Glutensiz beşamel için de pirinç unu ideal tabi ki…
Ben hem patlıcan hem de kabak kullanılan tarifi tercih ettim. Yemeğimiz derince bir fırın tepsisinde pişeceği için, malzemeleri kullanacağınız tepsinin boyutlarına göre ayarlamak size düşüyor.

4-5 tane patates (halka halka doğrandığında fırın kabınızın zemini bir kat döşeyecek kadar)
2-3 tane patlıcan (fırın kabınızı 1 kat döşeyecek kadar)
2-3 tane kabak (fırın kabınızı 1 kat döşeyecek kadar)
Yarım kilo kıyma
2 tane kuru soğan
(İsteğe bağlı birkaç diş sarmısak – Ben hep isterim! 🙂
2-3 tane olgun domates
2 kaşık domates salçası
(Geleneksel tarifte 1 fincan kadar kırmızı şarap var, tercih size kalmış)
Karabiber, tuz, zeytinyağı

Beşamel Sos için:
5-6 kaşık un
1-1,5 litre süt
1 yumurta
1 bardak peynir rendesi (Geleneksel olanı Kefalotiri denilen peynirdir, kaşar peyniri veya rendelenmeye ve fırında erimeye müsait her hangi bir peynir kullanılabilir)

Patates, patlıcan ve kabaklar 1 parmak kalınlığında halka halka doğranır. Önce patatesler olmak üzere, sırayla yağda kızartılır. (Daha hafif ve sağlıklı olması isteniyorsa, yağda kızartmak yerine fırında veya ızgarada da pişirilebilir.)
Başka bir tencerede rendelenmiş soğanlar ve kıyma yağda kavrulur. Üzerine (kullanılıyorsa sarmısak ve şarap), rendelenmiş domatesler ve salça eklenir. Et piştiğinde ateşten alınır.
Şimdi sıra bu malzemeleri fırın tepsimize kat kat döşemeye geldi…
Fırın tepsisi yağlanır, en alta kızartılmış (/fırınlanmış) patates dilimleri sıralanır. Bir kat kıymalı karışımdan döşenir. Üstüne bir kat kızartılmış (/fırınlanmış) patlıcan dilimleri sıralanır. Bir kat daha kıymalı karışımdan döşenir. Üstüne bir kat kızartılmış (/fırınlanmış) kabak dilimleri sıralanır. Bir kat kıymalı karışımdan döşenir.
Beşamel sosu anlatmaya gerek var mı, bilmiyorum. Kısacası biraz yağda un kavrulur, üstüne azar azar soğuk süt eklenir. En son çırpılmış yumurtalar karıştırılıp, tuzu, biberi katılarak ateşten alınır.
Sonra, elimizde beşamel sos, sebzelerle kıymalı sosu kat kat döşediğimiz fırın tepsisine dönülür. Tepsimizin en üstüne hazırladığımız beşamel dökülüp, üstüne rendelenmiş peynir serpilerek fırına verilir. Fırın sıcaklığı mı? Ben 170-180 derecede pişiriyorum. Çünkü zaten hepsi tek tek pişmiş, yalnızca üstü kızarıncaya kadar fırınlanacak. Fırından çıktıktan ve biraz dinlendikten sonra da işte size bir dilim Musakka!

Afiyet olsun…

Sıradaki mezemiz TZATZIKI! (Caciki diye okunur ama bunu Yunanca harflerin tek tek latince karşılıkları olarak yazdıklarında hiç de tanıdık bir kelimeymiş gibi görünmez bize – aksine nasıl okuyacağınızı bilemediğiniz bir şeymiş gibi bakar kalırsınız. Halbuki Cacıki, bildiğimiz cacıktır işte! Yalnızca biraz suyu çekilmişi…)


CACİKİ için size lazım olanlar;
Süzme yoğurt
Salatalık
Sarmısak
Tuz, nane, kekik, istenirse zeytinyağı

Hepsi bu! Bildiğimiz cacığı yapar gibi, salatalığı rendeleyip, sarmısağı dövüyoruz, süzme yoğurdu, tuzunu, naneyi ve kekiği ekleyip güzelce karıştırıyoruz. Türk usulü cacık gibi su eklemediğimiz için de düz tabakta servis yapıp, ekmeğimizi batıra batıra ya da ekmeğe sürerek yiyebiliyoruz…

Buraya gelen Türk turistlerden içmeye ve mezelere meraklı olanlardan, Türkiye’de de meyhanelerde ‘kuru cacık’ adıyla yapıldığını söyleyenler olmuştu…



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir