Rengarenk bir Kostümlü Parti
Ortodoksların Paskalyası bu sene 24 nisan’a denk geliyor. Paskalya öncesinde de hiçbir hayvansal ürünün tüketilmediği 40 günlük oruç var. “Yasaklı” yiyeceklere süt ürünleri ve yumurtanın da dahil olmasıyla o döneme has değişik tarifler olduğundan söz edip, eskiden bir Pekmezli Yumurtasız Kek tarifi de vermiştim.
İşte, Sarakosti denilen 40 günlük oruç öncesinin en renkli ve eğlenceli günlerini yaşıyoruz şu sıralar. Yunanlılar -tabi orucu tutmaya niyeti olanlar- bu süre boyunca, normalde bolca tüketmeye alışık oldukları etlere, peynirlere hasret kalacakları için, oruç öncesinde adeta etlere bulanıyorlar. Her fırsatta yeniliyor, içiliyor, partiler veriliyor; bu da yetmiyormuş gibi, bir de kılıktan kılığa girilip sokaklar da soytarılar gibi dolaşılıyor 🙂 Bu olay birkaç hafta boyunca sürüyor; evlerde, okullarda, bazen de okul dışında kiralık salonlarda partiler düzenleniyor. Diyebilirim ki, Şubat ayının başından beri, insanları “bu sene ne giyinsem?”, “ne kılığa bürünsem?” tasası tutuyor. Noel ve Yılbaşı için süslenmiş vitrinler, yılbaşı sonrası bir süreliğine İNDİRİM yazılarıyla donanırken, çok geçmeden Karnaval Kostümleri ve aksesuarlarına sahne oluyor. İşin ilginci bundan her çeşit dükkan nasibini alıyor. Özellikle çocuk kıyafeti dükkanlarında, o senenin moda kostümleri boy gösteriyor. Aksesuar dükkanlarında, şeytan kulaklarından, kel kafalara, çeşit çeşit peruklardan, gözlüklere, masklara ne arasan ortaya çıkıyor. Kumaş dükkanlarında, bir palyoça kıyafeti dikmek için hiç zorluk çekilmeyecek kadar rengarenk, çizgili, puanlı, kalpli, çiçekli, kareli, parlak parlak renkli kumaşlar sergileniyor. İnanın, kitapçılar bile, “Kağıttan Maske yapma”, “Yüz boyama”, “Parti için kağıt fenerler, çiçekler” vs. tarzında kitaplar depolardan çıkıp vitrine diziliyor. Bu günlerde son bolluk günlerini yaşayan kasap dükkanları oruç öncesi yoğun et, sakatat alışverişinden memnun kalıyor. Çorapçılar da envai çizgili, puanlı, kalpli çoraplar yok satıyor. Normalde yazın turistik hediyelik eşya satan çarşımızda da üstünde balonlar, maskeler, yüz boyaları, bıyıklar, peruklar, sakallar, korsan şapkaları, plastik kılıçlar, süngerden balyozlar, sprey boyalar, konfetiler, renk renk şeritler satılan tezgahlar kuruluyor 🙂 İşte böyle rengarenk, neşeli ve çok çılgın günler bu günler…
Aslında ek bir bilgi vermeliyim.Bugün günlerden Perşembe; ama özel bir perşembe. Sözünü ettiğim oruç hep Pazartesi başlıyor; o pazartesiden 10 gün öncesine denk gelen Perşembe’ye de Τσικνοπέμπτη(çiknopemti = isli perşembe) deniyor. Perşembenin “is”i de o gün geleneksel olarak –Yunanlıların dediğine göre ; gelecek olan 40 günlük etsiz oruca hazırlık olarak- bol miktarda tüketilen ızgara etlerden geliyor. Sanki başka zamanlar az et yiyorlarmış gibi 🙂 Bugün okultatil değil ama anaokuluna giderken bugün kostümlü giderlerdi; ilkokulda öyle birşey yok. Bütün gün çoluk çocuk, gece olunca da büyükler kostümlerini giyip sokaklarda dolaşıyor; yiyip içiyor; her yerde özellikle bu gece kostümlü partiler düzenleniyor. Çocuklarla çok geç saatlerde çıkamayacağımız için, bu sene akşamüstü çocukları giydirip çıkaralım, ne tipler dolaşıyor görüp eğlenelim demiştik ama yağmur yağdığı için planımız suya düştü, ne yazık ki… Haftasonu karnavalda giyinirler artık. Tabi, karnavalımız da var; onu da yazacağım 🙂
Bu arada, bu sene kızlar arasında Kız Korsan kostümü çok modaymış. Maya da daha kostümünü almadan bir ara tutturdu; ben bu sene korsan olacağım diye. Şöyle masum bir korsan kız olsaydı neyse. Ama tutturdu, ben kurukafa küpe de isterim, kurukafa bilezik de alır mıyız, demeye 🙁 Tabi, hemen Hayır, korsan olamazsın! desen, inatlaşacak iyice… Bir yandan korsan kıyafetlerine bakıyoruz; bir yandan da ben, “Korsanların aslında deniz haydutları” -Haydut ne demek, anne?- yani “deniz hırsızları” olduğu konusunda kızımı aydınlatıyorum 🙂 “Şu üstlerine taktıkları sıra sıra kolyeler de hep gemilerden çaldıkları” diye çamur atmaktan da geri kalmıyorum 🙂 hehe Neyse ki gönlüne göre bir kız korsan kıyafeti de bulamadık. Pek dantellere, eteklere rağbet etmiyor bizimki bu aralar… “bütün kızlar da prenses olacakmış” diye burun kıvırıyor bir de 🙂 Önceki seneden ellerinde kalmış birkaç prenses kıyafeti gösteriyorlar -hem de moda korsan kostümlerinin yarı parası- “hayır,hayır,hayır” deyip yüzüne bile bakmıyor. Pahalılığına rağmen hiçbir korsan kıyafeti 100% içine sinmeyince, son çare: ben dikeyim sana istediğin gibi, diye bir deli cesaret buluyorum, nerden bulduysam 🙂 Ama o hala, kurukafalı küpelerden, kemer tokalarından söz ediyor ki bundan hiç mi hiç hoşlanmıyorum. Kumaş fiyatlarını görünce; bundan da vaz geçiyorum, astarı yüzünden mahalıya çıkacak hem de onun istediği gibi kurukafa desenli(!?) kumaş yok. O sırada bir dükkanda çok hoş bir kızılderili kıyafeti görüyoruz. Ama hemen “hadi bak bunu alalım, ne güzel” demiyorum alelacele. Zaten ondan büyük bedenlere göre ve büyük ihtimalle oğlanlar için. “Büyüğü olsa ben alırdım, ben bu kızılderiliyi çok beğendim” diye fikrimi söylüyorum yalnızca 😉
2 hafta önce, envai çeşit kostümlerle ve aksesuarlarla dolu dükkana girdiğimizde, hiçbir Kız Korsan kostümü gönlüne yatmadı. Daha yolda “Güzel korsan bulamazsak, artık başka birşey bakarız; belki kızılderili alırım” diye yeşil ışık yakmıştı 🙂 “Ah ne güzel! Ben de kızılderilileri çok severim. Hem onlar atları çok severler. Vahşi atları eğitirler. “Özgür Ruh” filmini hatırlasana” diyerek destekledim. Az sonra çok da uygun fiyata, çok beğendiği bir kız kızılderili elbisesiyle çıkıyorduk mağazadan. “Başına takacak sarı kuş tüyü bile var, anne” derken, o mutlu, ben de memnundum 🙂 (Kurukafalardan kurtulduğum için…)
Dedim ya, okullarda da partiler oluyor. Geçen pazar günü de Maya’nın ilkokulunun partisi vardı bir salonda. Aslında partinin içeriği tamamen boştu. Çocuklar için hiçbir aktivite yapılmadı. Daha önceki seneler anaokulunun partisinde bir iki animatör olur, çocukları dans oyuna teşvik ederlerdi. Neyse zaten kim takar ki bunu? 🙂 Çocuklar, herbiri ayrı bir kılığa bürünmüş halde, koştular, oynadılar, trambolinde zıpladılar, güldüler, mutlu oldular. Zaten amaç da bu değil mi? 🙂
İlkokulun yenisi oduğumuz için, öğretmeni dışında velilerden pek kimseyi tanımıyordum. Ama doğrusunu söylemek gerekirse hiç mi hiç sıkılmadım. Aldım fotoğraf makinamı elime, ve durmadan bastım deklanşöre. İyi seyirler size…
Dilekcim,
İngiliz kilisesinde durum nedir bilmiyordum ama İtalyan arkadaşımdan biliyorum ki İtalyan katolikler de yalnızca çok sevdikleri bir şeyden mahrum kalarak oruç tutuyorlar paskalyaya kadar. Bu mesela sigara da olabilir, hergün içtiği kahve de, et ya da peynir de ama hepsi bir arada değil… Oradaki krep günü de değişikmiş. Bir de ingiliz tarifiyle krep yapmayı denemeli…
Sevgiler.
Aaa ben bu kostum isini hic bilmiyordum Papatya! Ingiltere’de bazilari en sevdigi seyden kendisini mahrum ederek oruc tutuyor, ama hangi mezhep onu da bilmiyorum. Avusturya’li arkadasimin Avusturalya’li esi cikolata yemiyordu mesela! Alman arkadaslar hayvansal urunler yemiyorlardi ve oruc baslamadan onceki gun krep yemeye cagiriyorlardi. Ingilizlere ozel bir de pancake day vardi http://berceste.blogspot.com/2007/02/pancake-day-krep-gn.html
Mayacik ne giyerse giysin muhtesem! Masallah ona.
Bir miminiz var bende. Blogumdaki son yaziya bir goz atabilirseniz sevinirim. Sevgiler.