Siz kaçıncı sıradasınız?

Bir süredir bana yakınıyordu arkadaşım. Kocasından; 10 senedir birlikteler, 6 yıldır evliler. Kızları 6 yaşında. Neredeyse o doğduğu günden beri de birşeyler iyi gitmiyor evde.
Sürekli kavga gürültü çocuk için de sağlıklı değil. Ama belli ki seviyor kocasını ve her seferinde umutla kurtarmaya çalışıyor ilişkilerini.

Birgün geldi, bütün gece ağlamaktan gözleri şişmiş. Gitti, dedi. “Hep söylüyordu, gidicem, diye ama bu kez topladı eşyalarını ve gitti” dedi. Yüreğim ferahladı ne yalan söyleyeyim.
Hergün gider ihtimaliyle korku içinde yaşamaktansa bir kerede olsun, bitsin, diye düşündüm ama böyle söylemedim tabi. Artık yürümüyorsa, er yada geç birgün bitmek zorunda kalacağını anlatmaya çalıştım.
“Böylesi hem senin hem de kızın için daha az yıpratıcı” dedim. Her zaman ona desteğe hazır olduğumu belirttim. Çünkü kızıyla tek başına yeni bir hayat kolay olmayacaktı.

Kızları uğruna hala görüşüyorlar. Beni şaşırtacak sıklıkta hatta. “Keşke tekrar..” diye düşünüyor insan. Aman benim işim değil deyip savıyorum bu düşünceleri aklımdan.
Sonra gelip daha da şaşırtıcı şeyler söylüyor. “Acıyorum ona”, diyor. “Çünkü ne de olsa burada yabancı.” (Adam Yunanlı değil, Avrupalı bile değil, oturma izni falan) “İşinden de yeni ayrıldı”
“İyi de” diyorum, “çekip giden O değil mi? Sen herşeye rağmen devam etmeye hevesliydin. Evlilik danışmanlarına gidelim, uzman desteği alalım” dedin. Oysa hep reddetti. Üstüne üstlük
‘nasıl işimi bıraktım, seni de bırakırım öyle!’ diye tehdit de ediyordu. Sonunda da yaptı. Şimdi hayatı zorlaştıysa kendi kararının sonuçları bunlar. Sen de artık onu fazlasıyla düşünmekten vazgeç.
Onun ardından, hayatındaki sorumluluklar ister istemez arttı zaten. Biraz da kendi ruh sağlığını düşün. Kendini unutup başkalarını kendinden çok düşünmekten vazgeç!”

Ah, SÖYLEYENE BAKIN!

Geçen sene grup terapisine gittiğimde, psikoloğumuz bize birer kağıt dağıtıp “kendimizi ve hayatımızdaki en önemli insanları şöyle bir düşünmemizi sonra da önem sırasına göre sıralamamızı” istemişti. Sonra da herkes listesini paylaşıp üstünde konuşacaktı. Biraz düşündükten sonra listemin son şekli şöyle oldu: Çocuklarım, Yorgo (hafiften suçluluk duydum ama nasılsa bu terapilerde konuşulan burada kalıyordu :), sonra ailem (kendi annem, babam, kızkardeşim ve onun çocukları), daha sonra da en yakın arkadaşlarım, ondan da sonra…… başla kimseyi bulamadım!? Listem bitti!

Sıra bana geldiğinde;  Psikolog listemi eline alır almaz, masmavi gözlerini gözlerimin içine dikip tatlı bir sitemle “Papatya!?” dedi. “Evet!” dedim gülümseyerek; ben hala anlmış değilim.
“SEN nerdesin bu listede?!”

Aaa, şey… sahi ya.. tabi ya.. ben kendimi şey..”

“Unuttun di mi?”

……  (Ne desem boş o anda)

“Kendini herşeyden önce düşünmelisin. Kendine herkesten çok önem vermelisin ki onlar da sana önem versinler. Sen iyi hissedersen onlar da iyi hissederler…”

Öyle ya.. ama işte.. neden ihmal ediyoruz bazen kendimizi. Kendini unuturcasına fedakarlık akıl karı mı? Yoksa düpedüz enayilik mi?

Siz kendi listenizde kaçıncı sıraya koyuyorsunuz kendinizi?



8 thoughts on “Siz kaçıncı sıradasınız?”

  • Bestecim, senin de neler atlattığını okudum. Benim listemde, çalıştığım dönemde işim varken çocuğum yoktu, çocuklarım olalı beri de çalışmıyorum. Ama hepsi aynı listeye girselerdi, çocuklarım üstte, işim en altlarda olurdu, doğruya doğru 🙂

    Beğendiğine çok sevindim Açalyacım 🙂

    İremcim, mutluluk da hastalık gibi bulaşıcı değil mi?

    Hoşgeldiniz EvAtölyesi!

    Haklısın Özlem, o kadar ince bir çizgi ki bir anda öte tarafta buluyor insan kendini.

    Sevgili Figen ve Dilek,
    ne yapıp etmeli kendimizi üst sıralarda o listeye dahil etmeli bence.
    Sevgiler…

  • Hayatimdaki en onemli insan ben miyim? Degilim sanirim, bencillik olurdu, ben de koymazdim o listeye kendi adimi. Hastaliklarla, yasananlarla aile her zaman birinci sirada olmali fikri iyice oturdu bende. Ondan once, evlenmeden once is is is diyenlerdendim. Ama ben olsam da olmasam da is yuruyor, ama ailede en ufak bir saglik sorunu, yakinlardan birisini kaybetmek, yeri doldurulamaz buyuk bir bosluk olusturuyor. Dusunen ve dusunduren bir yazi olmus Papatya. Arkadasinin da kendi hayatini yasama zamani. Bir sure sonra cocugu da bagimsizligini elde edince, kendi kendisi ile kalacak…

  • kendini asmakla, kendi onceliginin sinirlarini cizmek arasindaki ince cizgiyi tutturabilmek buyuk bir beceri. Kendimi yazmayi dusunebilir miydim? Dusunemezdim.

  • Bloğunuzu ilk ziyaretim ve çok güzel bir yazıyla karşılaştım. Kendisi için değilde bakaları için yaşayan o kadar çok insan varki özelliklede kadınlar 🙁
    Sevgiler:)

  • Selam Papatya’cim. Cok dogru, biz mutluysak erafimizdakilere mutluluk verebiliriz. Dusundurgun icin tesekkurler, ben listeme bir daha bir goz atayim:)

  • Çok çarpıcı örnekler ve çok çarpıcı bir yazı bu Papatya! Mesaj herkesce alınmıştır umarım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir